Gezgin dergisinin kurucusu ve editörü, değerli fotoğraf
sanatçısı Halit Ömer Camcı ile Gezi Fotoğrafçılığı üzerine konuştuk. Durağan
bir yapıya sahip olmadığını söyleyen sanatçı Gezi Fotoğrafçılığı’nın hayran
olunası keşfedici yönünü ve zorlayıcı noktalarını bizimle paylaşarak fotoğraf
tutkusu üzerine yönelttiğimiz soruları yanıtladı. ‘Seyahatin önündeki en büyük
engel kapının eşiğidir.’ sözünü dile getirerek bizleri kapının bir adım ötesine
davet etti.
Halit Ömer Camcı kendisini tanıtarak sözlerine başladı: “
Öğrencilik yıllarımda fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Fotoğraf editörlüğü ve
foto muhabirliği yaptım. Uzun yıllardır fotoğrafla ilgileniyor ve yaklaşık 15
senedir fotoğrafçılık mesleği icra ediyorum. Gezgin isimli bir dergimiz
bulunmakta ve bunun yanında Gezgin Foto adlı bir dergi çıkarmaktayız. Seyahat
eden, dünyayı gezen bir abi profiliyim sizin için”
Fotoğraf sanatçısı öncelikle “pasaportu olmayan var mı”
sorusuyla sohbete başladı: “Pasaportunuzun olmaması hiç yurt dışını
deneyimlemediniz anlamına gelmektedir. İlk tavsiyem olarak bir an önce pasaportunuzu
alın derim.
Gezi Fotoğrafçılığı’na ilk başladığımda hem gezecek, para
kazanacak hem de fotoğraf çekecektim. Kapalı ve durağan mekanlarda olmayı
sevmeyen bir yapıya sahip olduğum için bu iş benim için büyük fanteziler,
görülmez rüyalar gibiydi. Her yeni ülkeye yeni bir tat gibi bakmak
gerektiriyordu. Çünkü görülecek çok fazla ülke vardı. Bunun için de insanın
bahane bulması gerekiyordu. Benim bulduğum ilk ve en güzel bahane ise fotoğraf
makinesi oldu.
Daha önce foto muhabirlik de yaptım. Bana göre muhabirlik
fotoğrafçılığın en sıkıcı alanlarındandı. Çünkü orada sizden beklenen sadece
istenen fotoğrafı vermenizdir. Bir süre sonra içinizdeki istek körelebilir ve o
fotoğrafı çekmek istemezsiniz. En azından bende bu şekilde olmuştur. Mesleki
olarak ise fotoğrafın sanat tarafını düşünün derim. Dünyada galeri değeri olan
bir fotoğrafçılık vardır ve apayrı bir dünyadır. Kendi adıma gezi kısmını
tercih ettim. Dünyayı dolaşma sebebim her zaman boynumda asılı olan fotoğraf
makinesi oldu. Eğer fotoğraf makinem olmasaydı gerçekten gitmezdim. Çünkü
seyahatten elim boş bir şekilde geri dönmeyi anlamsız bulduğum için fotoğraf ve
video getiriyorum. Size genel tavsiyem bu olsun.”
Camcı, Gezi Fotoğrafçılığı’nın temellerinden de konu açtı:
“Bu alanı düşünüyorsanız ne kadar dolaşırsanız dolaşın dünyayı bitiremeyeceksiniz.
Mesela Rusya’ya gideceksiniz ve inanılmaz bir coğrafya sizi karşılayacak.
İstanbul’da yaşıyorsanız ve Yerebatan Sarnıcı’na gitmediyseniz bir şeyler eksik
kalmış demektir. Yaşadığımız yerin hakkını vermek biraz da orayı yaşamak ile
ilgili bir haktır.
Bir de bölgesel olarak bakarsak yaşayacağınız sıkıntılar
olacaktır. Mesela Amerika’da insan fotoğrafı çekmek zordur, özellikle çocuklar
üzerinde müthiş bir paranoya vardır. Çünkü bunlar eğitilmiş korkulardır. Bu durum
genel itibariyle Türkiye’de de mevcuttur. Örneğin yıllardır tsunami olmayan
ülkemizde, bizlere sunulan görseller sayesinde tsunamiden korkmak eğitilmiş bir
korkudur.
Bunların dışında festival ve karnavallar ise tam fotoğraf
çekmek içindir. İnsanlar bu tür yerlerde fotoğraf çekinmek için bekler. Oralar
ilginç fırsatların kaçırılmaması gereken dünyalardır. Örneğin Hindistan’da Boya
Festivali, İspanya’da Domates Atma Festivali, Amerika’da Yastık Kavgası
Festivali. Bunlar fotoğrafçı için her gün göremeyeceği şeylerdir. Birde
fotoğraflarınız hayatın kendisi olsun. Kurgulamayın. Var olanı çekin. Gerçek anlar çok daha
önemlidir çünkü.”
Konuğumuz sözlerine şöyle devam etti: “Sadece Gezi
Fotoğrafçılığı değil tabii. Fotoğrafçılığın bir sürü dünyası var. Coşkun
Aral’da fotoğrafçı ben de. Ara Güler’de fotoğrafçı, düğün fotoğrafı çeken
arkadaşta. Zengin bir dünyası var yani. Makinayı ise herkes kullanabilir. Ama asıl
önemli olan daha estetik ve sanatsal fotoğraf çekebilmektir.
Gezi Fotoğrafçılığı’na dönersek birçok ülke gezdim ve gezmeye
de doyamıyorum. Her yerin görülmeye değer bir tarafı var ve tercih etmek çok
zor. Ama tarihi mekanlar daha cezbedici olabiliyor. Ülkesel olarak incelersek Afrika’daki
insan yüzleri muhteşem. Türkiye’de doğal yapılarıyla harikulade. Venedik ise
hiç deforme olmamış koridor koridor sokaklarıyla ayrı bir tat. Tayland yüzen
pazarlarıyla görülmeye değer bir yer.”
Gezi Fotoğrafçısı Halit Ömer Camcı sözlerini şu şekilde
sonlandırdı: “Yol arkadaşlığı çok önemlidir. Arkadaşımızı yolda tanırız.
Bazılarını yolda tanımayın bence. Çünkü kötü bitebiliyor. Kafa denginiz olan
kişilerle gittiğiniz ülkeyi ve mevsimini tanıyarak gidin. Gezgin derginin
reklamlarında da kullandığımız bir söz vardır: ‘Seyahatin önündeki en büyük
engel kapının eşiğidir.’ Sanıyoruz ki seyahat çok zor ve zahmetli. Öyle olsa
bile bu tecrübeyi parayla satın alamazsınız. Seyahatte gerçek insanı tanıyor ve
bir sürü güzelliğe şahit oluyorsunuz. Eğer önünüze problem koyarsanız bilin ki
o problemlerle karşılaşacaksınız. Sadece bir şekilde yola çıkmanız gerekiyor.
Yola çıkmadan ise bilemezsiniz.”
Peki, fotoğraf ne işe yarar? Fotoğraf ile var olanı
belgelemek, bunları dünyayla paylaşmak bir yerden sonra vazifedir artık. Fotoğrafın
bir misyonu vardır. Yani söz konusu sadece gezip görmek değil bu alanda bir duyarlılık
oluşturmaktır.
İTALİK Dergisi - 21. Sayı
#italik #TicaretFotograf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder