7 Şubat 2015 Cumartesi

Halit Ömer Camcı ile Gezi Fotoğrafçılığı

Gezgin dergisinin kurucusu ve editörü, değerli fotoğraf sanatçısı Halit Ömer Camcı ile Gezi Fotoğrafçılığı üzerine konuştuk. Durağan bir yapıya sahip olmadığını söyleyen sanatçı Gezi Fotoğrafçılığı’nın hayran olunası keşfedici yönünü ve zorlayıcı noktalarını bizimle paylaşarak fotoğraf tutkusu üzerine yönelttiğimiz soruları yanıtladı. ‘Seyahatin önündeki en büyük engel kapının eşiğidir.’ sözünü dile getirerek bizleri kapının bir adım ötesine davet etti.


  Halit Ömer Camcı kendisini tanıtarak sözlerine başladı: “ Öğrencilik yıllarımda fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Fotoğraf editörlüğü ve foto muhabirliği yaptım. Uzun yıllardır fotoğrafla ilgileniyor ve yaklaşık 15 senedir fotoğrafçılık mesleği icra ediyorum. Gezgin isimli bir dergimiz bulunmakta ve bunun yanında Gezgin Foto adlı bir dergi çıkarmaktayız. Seyahat eden, dünyayı gezen bir abi profiliyim sizin için”
Fotoğraf sanatçısı öncelikle “pasaportu olmayan var mı” sorusuyla sohbete başladı: “Pasaportunuzun olmaması hiç yurt dışını deneyimlemediniz anlamına gelmektedir. İlk tavsiyem olarak bir an önce pasaportunuzu alın derim.


  Gezi Fotoğrafçılığı’na ilk başladığımda hem gezecek, para kazanacak hem de fotoğraf çekecektim. Kapalı ve durağan mekanlarda olmayı sevmeyen bir yapıya sahip olduğum için bu iş benim için büyük fanteziler, görülmez rüyalar gibiydi. Her yeni ülkeye yeni bir tat gibi bakmak gerektiriyordu. Çünkü görülecek çok fazla ülke vardı. Bunun için de insanın bahane bulması gerekiyordu. Benim bulduğum ilk ve en güzel bahane ise fotoğraf makinesi oldu.
  Daha önce foto muhabirlik de yaptım. Bana göre muhabirlik fotoğrafçılığın en sıkıcı alanlarındandı. Çünkü orada sizden beklenen sadece istenen fotoğrafı vermenizdir. Bir süre sonra içinizdeki istek körelebilir ve o fotoğrafı çekmek istemezsiniz. En azından bende bu şekilde olmuştur. Mesleki olarak ise fotoğrafın sanat tarafını düşünün derim. Dünyada galeri değeri olan bir fotoğrafçılık vardır ve apayrı bir dünyadır. Kendi adıma gezi kısmını tercih ettim. Dünyayı dolaşma sebebim her zaman boynumda asılı olan fotoğraf makinesi oldu. Eğer fotoğraf makinem olmasaydı gerçekten gitmezdim. Çünkü seyahatten elim boş bir şekilde geri dönmeyi anlamsız bulduğum için fotoğraf ve video getiriyorum. Size genel tavsiyem bu olsun.”


  Camcı, Gezi Fotoğrafçılığı’nın temellerinden de konu açtı: “Bu alanı düşünüyorsanız ne kadar dolaşırsanız dolaşın dünyayı bitiremeyeceksiniz. Mesela Rusya’ya gideceksiniz ve inanılmaz bir coğrafya sizi karşılayacak. İstanbul’da yaşıyorsanız ve Yerebatan Sarnıcı’na gitmediyseniz bir şeyler eksik kalmış demektir. Yaşadığımız yerin hakkını vermek biraz da orayı yaşamak ile ilgili bir haktır.
Bir de bölgesel olarak bakarsak yaşayacağınız sıkıntılar olacaktır. Mesela Amerika’da insan fotoğrafı çekmek zordur, özellikle çocuklar üzerinde müthiş bir paranoya vardır. Çünkü bunlar eğitilmiş korkulardır. Bu durum genel itibariyle Türkiye’de de mevcuttur. Örneğin yıllardır tsunami olmayan ülkemizde, bizlere sunulan görseller sayesinde tsunamiden korkmak eğitilmiş bir korkudur.
Bunların dışında festival ve karnavallar ise tam fotoğraf çekmek içindir. İnsanlar bu tür yerlerde fotoğraf çekinmek için bekler. Oralar ilginç fırsatların kaçırılmaması gereken dünyalardır. Örneğin Hindistan’da Boya Festivali, İspanya’da Domates Atma Festivali, Amerika’da Yastık Kavgası Festivali. Bunlar fotoğrafçı için her gün göremeyeceği şeylerdir. Birde fotoğraflarınız hayatın kendisi olsun. Kurgulamayın.  Var olanı çekin. Gerçek anlar çok daha önemlidir çünkü.”
  Konuğumuz sözlerine şöyle devam etti: “Sadece Gezi Fotoğrafçılığı değil tabii. Fotoğrafçılığın bir sürü dünyası var. Coşkun Aral’da fotoğrafçı ben de. Ara Güler’de fotoğrafçı, düğün fotoğrafı çeken arkadaşta. Zengin bir dünyası var yani. Makinayı ise herkes kullanabilir. Ama asıl önemli olan daha estetik ve sanatsal fotoğraf çekebilmektir.


  Gezi Fotoğrafçılığı’na dönersek birçok ülke gezdim ve gezmeye de doyamıyorum. Her yerin görülmeye değer bir tarafı var ve tercih etmek çok zor. Ama tarihi mekanlar daha cezbedici olabiliyor. Ülkesel olarak incelersek Afrika’daki insan yüzleri muhteşem. Türkiye’de doğal yapılarıyla harikulade. Venedik ise hiç deforme olmamış koridor koridor sokaklarıyla ayrı bir tat. Tayland yüzen pazarlarıyla görülmeye değer bir yer.”
  Gezi Fotoğrafçısı Halit Ömer Camcı sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Yol arkadaşlığı çok önemlidir. Arkadaşımızı yolda tanırız. Bazılarını yolda tanımayın bence. Çünkü kötü bitebiliyor. Kafa denginiz olan kişilerle gittiğiniz ülkeyi ve mevsimini tanıyarak gidin. Gezgin derginin reklamlarında da kullandığımız bir söz vardır: ‘Seyahatin önündeki en büyük engel kapının eşiğidir.’ Sanıyoruz ki seyahat çok zor ve zahmetli. Öyle olsa bile bu tecrübeyi parayla satın alamazsınız. Seyahatte gerçek insanı tanıyor ve bir sürü güzelliğe şahit oluyorsunuz. Eğer önünüze problem koyarsanız bilin ki o problemlerle karşılaşacaksınız. Sadece bir şekilde yola çıkmanız gerekiyor. Yola çıkmadan ise bilemezsiniz.”
  Peki, fotoğraf ne işe yarar? Fotoğraf ile var olanı belgelemek, bunları dünyayla paylaşmak bir yerden sonra vazifedir artık. Fotoğrafın bir misyonu vardır. Yani söz konusu sadece gezip görmek değil bu alanda bir duyarlılık oluşturmaktır.




 Haber, Fotoğraf ve Tasarım: Seda Şakiroğlu

İTALİK Dergisi - 21. Sayı
#italik #TicaretFotograf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder