6 Şubat 2015 Cuma

CİBALİ’NİN YAŞAYAN SOKAKLARI

Cibali denildi mi aklımıza neler gelir? Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzak,insanların kendi hallerine yaşadıkları ,sokaklarında buram buram hayat kokan semt.Her bir köşesine hayat veren ,bazıları ihtiyar kadınlar, kimisi de körpe kalmış çocuklar.İçinde barındırdığı fabrikadan gelen,her sokak başında bizi karşılayan tütün kokuları.İlk bakışta dikkatimizi çeken ve adeta bir film dekorunu andıran, yer yer taş ve tahtadan yapılmış binaları.Kimisi sokaklarda dolaşan,kimisi de camlarındaki parmaklıkların arasından etrafı süzen yaşlı ve genç bakışlar..İnişli çıkışlı sokakları ve bazen de çöp bidonları.
  Sadece semt sakinleri için değil,ayrıca Cibali’yi uğrak yeri hali getirmiş kişiler içinde önemli bir yere sahip.Tarihi dokusu,cumbalı evleri ve diğer yapılarıyla eski İstanbul’u yaşatan özel bir yer.Sokakları bir çok film ve dizilere mekân olan semt insanıyla İstanbul mozaiğinin bir parçası.Her ince ayrıntısında keşfedilmeyi bekleyen ,huzuru  ve insanlarıyla hayat bulan,üzerinde konuşulmaya ve yazılmaya değer bir yer.Bu semtin dünyasını,eski İstanbul’u biraz olsun hissetmek için sokaklarında kaybolunması gereken,bir yandan da çocukların saklambaç, yakan top,seksek oynadığı gelenekselliğin hayat bulduğu bir parça.
 Cibali’nin vazgeçilmezleri;Tekrarlarla aşındırdığınız,taşlarında yoksul izleri barındıran Cibali yolları.Sokaklardan taşan insanları tanımak,bilmediğin hayatlara tanık olmak arzusu.Küçük kaldırımlardaki yaşlı bir bedenin yüzü ya da masum bir çocuğun burukluğu..


  Bir fotoğraf dersi çekimleri ile başladı Cibali turumuz.Birbiri ardına sıralanan, karşımıza çıkan daracık tarih kokan sokaklar,küçük kaldırımlar,yıpranmış yapıların pencerelerinden sarkan insanlar  ve hemen hemen her sokakta mutluluk kahkahaları atan cibalili çocuklar.
  Unkapanı’ndan Eyüp’e doğru Haliç’in batı kıyısındaki semte ilk adımınızı attığınızda sokaktaki insanların cana yakınlığı ve sıcak tavırları size keyifli bir tur yaşayacağınızın ilk sinyallerini veriyor.Tarih kokan daracık ve kıvrımlı sokakların arasından ilerliyoruz.


  Cibali adı İstanbul’un fethiyle ilgili bir efsaneden kalmış. Fatih’in ordusunda Cebe Ali isminde bir derviş varmış.Kuşatma sırasında elindeki postu denize atarak üzerinde ayakta durmuş.Yanındaki müritleri de aynı şeyi yapmış.Böylelikle su üzerinde yürüyerek karşı kıyıya varmışlar ve surlardaki bizanslı muhafızları  dehşet içerisinde bırakmışlar .
 Sadece bir semt ismi deği Cibali.Ufak bir semt olmasına karşın aynı zamanda mütevazi ve kökleri çok  eskilere uzanan tarihi yapıları da sahip bir yer..Son dönemde yenilenen yüzünde ise nefis restorasyonlar,sanat merkezleri ve yeni bir yaşam vaadi görülüyor.
 Taşlı daracık yollarda iki-üç katlı sarı, beyaz, mavi, mor boyalı cumbalı evleri ve yer yer taş duvarları izleyerek Cibali’nin yokuşlu yollarında ilerliyoruz...Bir yerde duraklayarak anı fotoğraflama zevkini yaşayanlar,gruptan ayrılarak ilk kareleri yakalamayı umanlar,kendini cibali sakinleriyle sohbete kaptıranlar,her bir köşede farklı arayışlar.



  Cibali İstanbul’un farklı yüzlerinden biri olma özelliğini taşıyor.Bugün semtte ikamet eden kişiler orta-alt katmanlar, küçük esnaf, işçi ve asıl iç göçle gelenlerden oluşuyor.Göçle gelenlerin çoğunun Rizeli oldukları biliniyor.Son zamanlarda da adını semtte çekilen dizileriyle daha çok duymaya başladığımız bir semt burası...
 Yapıların bazılarının restorasyon görmüş ve güzelleştirilmişken bazılarının da gerçekten kötü durumda oldukları görülüyor.Cibali’de hem yenilenmiş  hem de eski binaları bir arada görme şansına sahip oluyorsunuz ve birbirinden farklı yapıları barındıran bu semtte adeta  görsel bir şölene şahit oluyorsunuz.


  Ne tarafa gittiğimizi bilmemenin zevkiyle de  karşımıza çıkan esrarengiz sokaklarda ilerliyoruz.Semti yürüyerek turlarken bazı tarihi yönlerini de keşfediyoruz.Semtin sokaklarındaki bazı dağınıklıkların görüntü kirliliği yaptığı ve bazı tarihi binalarında yalnızlığa terk edilmiş olduğu gözlerden kaçmıyor.Ancak renkli yapıların arasından  semtin o harika deniz manzarası gözünüzde büyüyen olumsuzlukları ortadan kaldırmaya  yetiyor.
  Semtin bazı bölgelerinde  kuş bakışı görüntüyle diğer yapıları da seyre dalabiliyorsunuz.Eskimiş ve yeni binaların iç içe geçmesiyle alakalı olmalı ki insanlarının da birbirleriyle çok  iç içe ve samimi yaşadıklarını söyleyebiliriz.Cibali insanı fazlasıyla misafirperver ve güler yüzlü.Yabancı gördükleri herkesle sohbet edip evlerine davet ediyorlar.Biz elimizde kocaman fotoğraf makinelerımizle gezerken onlar,gülen gözlerini bizden hiç esirgemediler.Belki de yüzlerinde hiç bir zaman eksik olmayan tebessümler ve  atmak için kendilerini tutmadıkları kahkahaların sebebiydi  bu hoş ve  iç içe birliktelik.


  Başladığı andan itibaren sonuna kadar dolu dolu geçen turumuzun sonuna yaklaşıyoruz... Bu hayat kokan sokaklardan geriye elimizde neler kaldığını görmek için de yeni bir heyecan başlıyordu içimizde.Kimimiz elinin boş olmadığını bilerek  dönüyordu evine,kimimiz de boş olduğunu düşünerek bunu  Cibali sokaklarının güzelliğine  kendilerini  kaptırmalarıyla alakasına olduğuna yoruyordu..
  Turumuzun başından beri bizi tanımamalarına rağmen bir soru yönelttiğimizde en içten  şekilde cevaplayan,her bir köşedeki sokakta karşımıza neşeli tavırlarıyla çıkan insanlar,turumuzun bitiş noktasında da bizleri gülen gözlerle uğurluyorlar. Cibali’de yaşayan sokaklarıyla bize teşekkür etmeyi unutmuyor tabi...Bizde Cibali’yi bu güzellikleri gözler önüne sererek selamlıyoruz.


Haber ve Fotoğraf: Seda Şakiroğlu 
İTALİK Dergisi - 16. Sayı  
#italik 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder