Cibali
denildi mi aklımıza neler gelir? Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından
uzak,insanların kendi hallerine yaşadıkları ,sokaklarında buram buram hayat
kokan semt.Her bir köşesine hayat veren ,bazıları ihtiyar kadınlar, kimisi de
körpe kalmış çocuklar.İçinde barındırdığı fabrikadan gelen,her sokak başında
bizi karşılayan tütün kokuları.İlk bakışta dikkatimizi çeken ve adeta bir film
dekorunu andıran, yer yer taş ve tahtadan yapılmış binaları.Kimisi sokaklarda
dolaşan,kimisi de camlarındaki parmaklıkların arasından etrafı süzen yaşlı ve
genç bakışlar..İnişli çıkışlı sokakları ve bazen de çöp bidonları.
Sadece
semt sakinleri için değil,ayrıca Cibali’yi uğrak yeri hali getirmiş kişiler
içinde önemli bir yere sahip.Tarihi dokusu,cumbalı evleri ve diğer yapılarıyla
eski İstanbul’u yaşatan özel bir yer.Sokakları bir çok film ve dizilere mekân
olan semt insanıyla İstanbul mozaiğinin bir parçası.Her ince ayrıntısında
keşfedilmeyi bekleyen ,huzuru ve
insanlarıyla hayat bulan,üzerinde konuşulmaya ve yazılmaya değer bir yer.Bu
semtin dünyasını,eski İstanbul’u biraz olsun hissetmek için sokaklarında
kaybolunması gereken,bir yandan da çocukların saklambaç, yakan top,seksek
oynadığı gelenekselliğin hayat bulduğu bir parça.
Cibali’nin vazgeçilmezleri;Tekrarlarla
aşındırdığınız,taşlarında yoksul izleri barındıran Cibali yolları.Sokaklardan
taşan insanları tanımak,bilmediğin hayatlara tanık olmak arzusu.Küçük
kaldırımlardaki yaşlı bir bedenin yüzü ya da masum bir çocuğun burukluğu..
Bir fotoğraf dersi çekimleri ile başladı
Cibali turumuz.Birbiri ardına sıralanan, karşımıza çıkan daracık tarih kokan
sokaklar,küçük kaldırımlar,yıpranmış yapıların pencerelerinden sarkan
insanlar ve hemen hemen her sokakta
mutluluk kahkahaları atan cibalili çocuklar.
Unkapanı’ndan Eyüp’e doğru Haliç’in batı
kıyısındaki semte ilk adımınızı attığınızda sokaktaki insanların cana yakınlığı
ve sıcak tavırları size keyifli bir tur yaşayacağınızın ilk sinyallerini
veriyor.Tarih kokan daracık ve kıvrımlı sokakların arasından ilerliyoruz.
Cibali adı İstanbul’un fethiyle ilgili bir
efsaneden kalmış. Fatih’in ordusunda
Cebe Ali isminde bir derviş varmış.Kuşatma sırasında elindeki postu denize
atarak üzerinde ayakta durmuş.Yanındaki müritleri de aynı şeyi yapmış.Böylelikle
su üzerinde yürüyerek karşı kıyıya varmışlar ve surlardaki bizanslı
muhafızları dehşet içerisinde
bırakmışlar .
Sadece bir
semt ismi deği Cibali.Ufak bir semt olmasına karşın aynı zamanda mütevazi ve
kökleri çok eskilere uzanan tarihi
yapıları da sahip bir yer..Son dönemde yenilenen yüzünde ise nefis
restorasyonlar,sanat merkezleri ve yeni bir yaşam vaadi görülüyor.
Taşlı
daracık yollarda iki-üç katlı
sarı, beyaz, mavi, mor boyalı cumbalı evleri ve yer yer taş duvarları izleyerek
Cibali’nin yokuşlu yollarında ilerliyoruz...Bir yerde duraklayarak anı
fotoğraflama zevkini yaşayanlar,gruptan ayrılarak ilk kareleri yakalamayı
umanlar,kendini cibali sakinleriyle sohbete kaptıranlar,her bir köşede farklı
arayışlar.
Cibali
İstanbul’un farklı yüzlerinden biri olma özelliğini taşıyor.Bugün semtte ikamet
eden kişiler orta-alt katmanlar, küçük esnaf, işçi ve asıl iç göçle gelenlerden
oluşuyor.Göçle gelenlerin çoğunun Rizeli oldukları biliniyor.Son zamanlarda da
adını semtte çekilen dizileriyle daha çok duymaya başladığımız bir semt
burası...
Yapıların
bazılarının restorasyon görmüş ve güzelleştirilmişken bazılarının da gerçekten kötü durumda oldukları görülüyor.Cibali’de
hem yenilenmiş hem de eski binaları bir
arada görme şansına sahip oluyorsunuz ve birbirinden farklı yapıları barındıran
bu semtte adeta görsel bir şölene şahit
oluyorsunuz.
Ne
tarafa gittiğimizi bilmemenin zevkiyle de
karşımıza çıkan esrarengiz sokaklarda ilerliyoruz.Semti yürüyerek
turlarken bazı tarihi yönlerini de keşfediyoruz.Semtin sokaklarındaki bazı
dağınıklıkların görüntü kirliliği yaptığı ve bazı tarihi binalarında yalnızlığa
terk edilmiş olduğu gözlerden kaçmıyor.Ancak renkli yapıların arasından semtin o harika deniz manzarası gözünüzde
büyüyen olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yetiyor.
Semtin
bazı bölgelerinde kuş bakışı görüntüyle
diğer yapıları da seyre dalabiliyorsunuz.Eskimiş ve yeni binaların iç içe
geçmesiyle alakalı olmalı ki insanlarının da birbirleriyle çok iç içe ve samimi yaşadıklarını söyleyebiliriz.Cibali
insanı fazlasıyla misafirperver ve güler yüzlü.Yabancı gördükleri herkesle
sohbet edip evlerine davet ediyorlar.Biz elimizde kocaman fotoğraf
makinelerımizle gezerken onlar,gülen gözlerini bizden hiç esirgemediler.Belki de
yüzlerinde hiç bir zaman eksik olmayan tebessümler ve atmak için kendilerini tutmadıkları
kahkahaların sebebiydi bu hoş ve iç içe birliktelik.
Başladığı andan itibaren sonuna kadar dolu
dolu geçen turumuzun sonuna yaklaşıyoruz... Bu hayat kokan sokaklardan geriye
elimizde neler kaldığını görmek için de yeni bir heyecan başlıyordu
içimizde.Kimimiz elinin boş olmadığını bilerek
dönüyordu evine,kimimiz de boş olduğunu düşünerek bunu Cibali sokaklarının güzelliğine kendilerini kaptırmalarıyla alakasına olduğuna yoruyordu..
Turumuzun
başından beri bizi tanımamalarına rağmen bir soru yönelttiğimizde en içten şekilde cevaplayan,her bir köşedeki sokakta
karşımıza neşeli tavırlarıyla çıkan insanlar,turumuzun bitiş noktasında da bizleri
gülen gözlerle uğurluyorlar. Cibali’de yaşayan sokaklarıyla bize teşekkür etmeyi
unutmuyor tabi...Bizde Cibali’yi bu güzellikleri gözler önüne sererek
selamlıyoruz.
Haber ve Fotoğraf: Seda Şakiroğlu
İTALİK Dergisi - 16. Sayı
#italik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder